Uzun yaşamın sırlarını araştıran birçok bilim insanı ve sağlık profesyoneli, diyet ve egzersizi her zaman öncelikli faktörler olarak belirlese de, 100 yaşına basmış olan iki eşsiz kadın, beklenmedik bir görüş sunuyor. Long Island, New York'ta yaşayan Mabel Smith ve Elizabeth Johnson, yaşam tecrübeleriyle dolu hikayelerini ve sağlıklı uzun ömürlerinin yanı sıra sırlarını paylaştılar. Birçok insan için ilham kaynağı olan bu iki kadın, yaşlanmanın getirdiği zorluklara karşı verdikleri mücadeleyi ve yaşam tarzlarını açıklarken, alışılmışın dışında tavsiyeler sunuyorlar.
Mabel Smith, 100 yaşına girerken, sağlığına dair en önemli etkenin mutluluk olduğunu vurguluyor. "Hayatım boyunca birçok zorlukla karşılaştım, ancak hep gülümsemeyi seçtim" diyen Mabel, stresin uzun yaşam üzerindeki olumsuz etkilerine dair bilgilere de atıfta bulunuyor. Kendisi, ruhsal sağlığın fiziksel sağlık kadar önemli olduğunu savunuyor. "Her sabah, dışarıda yürüyüş yaparken gülümsemek için bir neden bulmaya çalışırım. Doğanın tadını çıkarmak ve sevdiklerimle vakit geçirmek, beni canlı tutuyor" şeklinde sözlerini sürdüren Mabel, doğal olarak hayatı dolu dolu yaşamanın önemine de değiniyor.
Elizabeth Johnson ise, genç kalmanın sırlarının sosyal etkileşimlerde yattığını öne sürüyor. "Arkadaşlarımın sohbetlerine katılmak, yeni insanlarla tanışmak beni daima canlı tuttu. Yalnızlık, sağlık üzerinde yıkıcı bir etkiye sahiptir" diyor Elizabeth, sosyal bağlantıların uzun yaşam üzerindeki etkisini vurguluyor. "İyi ilişkiler kurmak, beslenmek ve egzersiz yapmak kadar önemlidir" diyerek, yalnızlık hissinin olmamasının ruh sağlığına katkısına değiniyor. Ayrıca, Elizabeth'in önerisi, günlük sohbetler ve sosyal aktivitelerin yaşam kalitesini artırdığına dair birer örnek olarak gösteriliyor.
Mabel ve Elizabeth, sağlıklı bir diyetin temelini çok fazla kuruyemiş ve sebze tüketmek şeklinde özetliyorlar. Ancak, buna bağlı kalarak kendilerine kısıtlar getirmemek gerektiğini düşünüyorlar. Mabel, "Yemek yapmayı ve misafir ağırlamayı seviyorum. İnsanlarla bir araya geldiğimde çoğu zaman sağlıklı şeyler yapmaya çalışırım, ama kendime de ara sıra ödüller vermekten çekinmem" diyor. Dondurma veya kek gibi 'yasaklı' gıdalara ara sıra yer vermenin, ruhsal sağlığı destekleyen önemli bir unsur olduğunu belirtiyor.
Elizabeth ise, ara sıra 'günah' olarak adlandırılan besinlerden kaçmamanın sağlıklı bir yaşamın anahtarı olduğunu dile getiriyor. "Kendi mutfak alışverişim hiç de kısıtlayıcı değil. Zamanla neyin iyi geleceğini öğreniyorsunuz" diyen Elizabeth, sağlık anlayışlarının sadece sıkı bir diyet ya da zorlayıcı bir egzersiz programında değil, yaşamın tadını çıkarmada yattığını belirtiyor.
Sonuç olarak, bu iki kadın, uzun yaşamın en önemli sırlarının stres yönetimi, sosyal etkileşimler ve kendine özgü beslenme alışkanlıkları olduğunu öne çıkartıyor. Gereksiz yere kendi vücutlarını yasaklar ve kısıtlamalarla boğmadan yaşamak, onları sağlıklı ve dinç tutan faktörler olarak karşımıza çıkıyor.
Her insanın kendi yaşam yolculuğu olduğunu ve kendilerine en uygun şekilde yola devam etmeleri gerektiğini de unutmayalım. Mabel ve Elizabeth’in hikayeleri, uzun yaşamın yalnızca fiziksel sağlıktan değil, ruhsal mutluluktan, sosyal bağlardan ve kişinin kendine olan amaçlarını gerçekleştirmekten geçtiğini gösteriyor. Dolayısıyla, bu iki olağanüstü kadının tavsiyelerine kulak vermek, sağlık açısından akıllıca bir adım olabilir.
Artık geleneksel sağlıklı yaşam anlayışının ötesine geçme zamanı. Mabel ve Elizabeth'in örnekleri, belki de uzun yaşamın gerçek sırrını aramanız için iyi bir ilham kaynağı olacaktır. Sağlıklı ve mutlu bir yaşam dileğiyle!