Felaketlerin ve kazaların gölgesinde bir meslek grubu daha var: Yükseklikte görev yapan işçiler. İnşaat sektöründe, enerji santrallerinde ve diğer pek çok alanda, ekmek parası kazanmak için metrelerce yükseklikte çalışan işçilerin yaşamı, tehlikelerle dolu bir serüvene dönüşüyor. Her gün onların hayatını riske atan koşullar altında çalıştıkları aşikârken, bu durum sadece onların değil, ailelerinin de kaderini etkiliyor.
Yüksekten çalışmanın getirdiği riskler, iş güvenliği önlemleri alınmadığı takdirde artış gösteriyor. Maalesef ülkemizde, inşaat ve benzeri sektörlerde iş kazaları istatistikleri alarm verici boyutlara ulaşmış durumda. Resmi verilere göre, her yıl yüzlerce işçi yüksekten düşerek yaralanmakta ya da hayatını kaybetmektedir. Bu kazaların çoğu, iş güvenliği kurallarının hiçe sayılması nedeniyle gerçekleşiyor. Yüksekten çalışan işçilerin, denge sağlamak için kullandıkları ekipmanların kalitesiz olması ya da eksik denetimler, birçok trajedinin habercisi olabiliyor.
Bu durum karşısında, çalışanların iş güvenliği eğitimi alması ve düzenli olarak ekipman kontrolü yapılması gerektiği açıktır. Ancak birçok inşaat firması, maliyetleri düşürmek amacıyla bu önlemleri almaktan kaçınıyor. İşçilerin can güvenliğini hiçe sayarak verdiği mücadele, pek çok kişi için gündelik bir yaşam haline gelmişken, belirli aralıklarla gündeme gelen kazalar, mesleğin tehlikeleri hakkında farkındalık yaratmaya çalışıyor. Ancak ne yazık ki, bu farkındalık zaman zaman yeterli olmuyor ve sonuçlar ölümle sonuçlanabiliyor.
Metrelerce yükseklikte çalışan işçilerin anlattıkları, yaşadıkları korku ve belirsizlikler hakkında önemli ipuçları sunuyor. Birçok işçi, çalışma koşullarının zorluğundan, ekmek parası kazanma kaygısından bahsederken, en çok korktukları şeyin yüksekliklerdeki dengenin bozulması olduğunu belirtiyor. Bir işçinin; “Burada günlük yaşam bir mücadele, her an bir şeyler olabilir. Ama ailem bana bağlı, onların rızkı için buradayım. Düşüp ölen arkadaşlarım var. Bunu düşünmek bile korkutuyor” şeklindeki ifadeleri, yükseklikte çalışmanın psikolojik baskısını göz önüne seriyor.
Yükсekten çalışan işçiler, hayatlarını tehlikeye atan bu koşullarda çalışmak zorunda kalmanın hangi zorluklarla geldiğini dile getiriyorlar. Uzun iş günleri, psikolojik ve fiziksel yorgunluk, yanında her an düşme korkusunu getiriyor. Bu ortamda, ileride karşılaşacakları sağlık sorunları da işçiler için endişe verici bir konu. Uzun vadede fiziksel sağlıkları bozulurken, ailelerine sağlıklı bir yaşam sunmanın stresi yanlarına bir yük daha ekliyor.
Gerekli önlemler alınmadığı takdirde, iş kazalarının önlenemeyeceği ortada. Çalışanlar, daha fazla güvenlik önlemi ve iş güvenliği konusunda eğitime ihtiyaç duyuyorlar. Hükümetin ve işverenlerin bu konuda daha fazla sorumluluk alması gerektiği gerçeği, her gün yeni bir can kaybıyla bir kez daha gözler önüne seriliyor. Yüksekten çalışmak zorunda kalanların hayatlarını korumak için mücadele etmenin yanı sıra, işverenlerin de kendi sorumluluklarını yerine getirmesi gerektiği unutulmamalıdır.
Sonuç olarak, ekmek parası kazanmak için her gün hayatlarını riske atan yükseklik işçilerinin sesi duyulmalı ve toplum bu konuda daha fazla bilinçlenmelidir. Bu işçilerin sadece ekonomik değil, sağlık ve güvenlik açısından da haklarını savunma noktasında somut adımlar atılmalıdır. Aksi takdirde, yüksekliklerin karanlık yüzü daha fazla can alacak ve daha çok hikâye, gözlerimizi yaşartmaya devam edecektir.