İstanbul, 26 Ekim 2023 tarihinde meydana gelen şiddetli bir depremle sarsıldı. Depremin büyüklüğü 6.5 olarak ölçülürken, derinliği 10 kilometre olarak belirlendi. Ancak bilim insanları bu depremin, uzun zamandır beklenen büyük İstanbul depreminin habercisi olmadığını vurguluyor. Uzmanlar, bu durumun fay hatlarında biriken enerjinin bir kısmının serbest bırakılmasından kaynaklandığını ifade ediyor. Peki, İstanbul'u tehdit eden büyük deprem hala mı bekleniyor?
Son yıllarda İstanbul’da meydana gelen depremler, özellikle de bu son şiddetli deprem, bölgedeki fay hatlarının hareketliliği konusunda önemli ipuçları sunuyor. İstanbul, Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerinde yer alan ve büyük depremlere sahne olmuş bir şehir. Geçmişte büyük felaketlere yol açan bu fay hattı, günümüzde hala önemli bir risk faktörü olarak kabul ediliyor. Ancak 26 Ekim'deki depremin, beklenen büyük deprem değil, daha çok fay hattındaki biriken enerjinin bir kısmının serbest bırakılması olduğu belirtiliyor.
Uzmanlar, bu tür depremlerin, fay sisteminin doğal döngüsü içinde yer aldığını aktarıyor. Her ne kadar büyük bir depremin geleceği hakkında kesin bilgiler vermek mümkün olmasa da, bu tür olayların, büyük deprem öncesinde doğal bir “açılma” süreci olduğunu da belirtmekte fayda var. Ayrıca, depremin hemen ardından İstanbul'un çeşitli bölgelerinde birçok insan, hissedilen sarsıntının şiddetini ve etkisini sosyal medyada paylaştı ve deprem anı ile ilgili yaşadıkları endişeleri dile getirdiler.
İstanbul kamuoyunun dikkatini çeken bir diğer önemli nokta ise kentsel dönüşüm çalışmaları. Uzmanlar, Türkiye'nin en büyük metropolü olan İstanbul’da yapıların depreme dayanıklılığı konusunda acil önlemler alınması gerektiğini vurguluyor. Şehirdeki eski binaların büyük bir kısmı, depreme dayanıklılığı artırma yönünde yeterli standartlara sahip değil. Dolayısıyla, meydana gelen bu sarsıntılar, yapısal anlamda risk taşıyan binaların durumunu gözler önüne seriyor.
Halkın bilinçlendirilmesi ve kentsel dönüşüm süreçlerinin hızlanması, depremlerle mücadelenin önemli bir parçası. Uzmanlar, bu süreçlerin sadece bina güçlendirme ile sınırlı kalmaması gerektiğine, aynı zamanda toplumun afetlere hazırlıklı olması adına eğitimlerin verilmesi gerektiğine de dikkat çekiyor. Deprem anında yapılacakları, güvenli yerleri bilmek, öncelikli olarak herkesin bilmesi gereken konular arasında yer alıyor.
Özetle, İstanbul’da yaşanan bu son şiddetli deprem, merakla beklenen büyük deprem senaryolarının bir parçası olmadığını gösteriyor. Ancak bu durum, İstanbul’un her an karşılaşabileceği bir deprem tehlikesinin olmadığını da söylemiyor. Fay hatlarında biriken enerji, her an büyük bir sarsıntıya dönüşebilir. Bu nedenle, hem bireylerin hem de devletin acil olarak gereken önlemleri alması ve şehrin deprem riskine karşı hazırlıklı olması kritik bir öneme sahip.
Depremler doğal olaylar olarak hayatımızın bir gerçeği. Ancak bu gerçekliğe hazırlıklı olmak, can kayıplarını ve maddi hasarları en aza indirmek için elzemdir. İstanbul için bu tip sarsıntılar bir hatırlatıcı olmalı; büyük depremin kapıda olmadığına dair bir rahatlarken, her an bir sarsıntının vuku bulabileceğinin farkında olmalıyız. İstanbul'un afetlere hazırlığını artırmak, gelecekteki belirsizlikleri azaltmak için hepimizin sorumluluğu. Umarız ki, bu yaşanan deprem, büyük bir tehlikeyi beraberinde getirmeden, sadece bir uyarı niteliğinde kalır.