Eski ABD Başkanı Donald Trump'ın başkanlık dönemi, ülke tarihinde tartışmalara yol açan birçok politikayla şekillendi. 2017'nin Ocak ayında göreve başlamasıyla birlikte Trump'ın ilk 100 günü, sadece iç politikada değil, dış politika bağlamında da dikkat çekici gelişmelere sahne oldu. Bu yazımızda, Trump’ın göreve başladığı ilk 100 gün içerisinde hayata geçirdiği önemli icraatlara ve aldıkları sonuçlara dair kapsamlı bir değerlendirme yapacağız.
Trump, başkanlık görevine başladığında Amerika’daki işsizlik oranı düşüş eğilimindeydi. Ancak onun iktidarıyla birlikte işler bambaşka bir yön aldı. Göreve gelmeden önce seçim vaadleri arasında yer alan iş yaratma ve vergi reformu, Trump’ın ekonomik stratejisinin temel taşlarını oluşturuyordu. İlk olarak, Trump yönetimi, korumacı politikalarla ABD’nin kendi sanayisini güçlendirmeyi hedefledi.
Başkanlık görevini devraldıktan kısa bir süre sonra, otomotiv üreticileri ve diğer sanayi devleriyle yaptığı toplantılarda işlerin geri dönmesi için sıkı adımlar atılması gerektiğini vurguladı. Trump, özellikle Meksika ve Kanada ile olan ticaret anlaşmalarına odaklanarak NAFTA'nın yeniden müzakere edilmesi gerektiğini savundu. Yüksek gümrük vergileri ve koruyucu ticaret önlemleri, Trump'ın ekonomik gündeminin önceliklerinden biri haline geldi.
Bunların yanı sıra, Trump yönetimi ekonomik büyümeyi destekleme amacıyla vergi reformunu gündeme getirdi. 2017 yılında yürürlüğe giren vergi reformu, şirketlerde ve bireylerde büyük vergi indirimleri sağladı. Bu değişiklik, kısa vadede ekonomik büyümeyi teşvik etti ve işsizlik oranının daha da düşmesine katkıda bulundu. Ancak, bu vergi kesintileri, federal bütçede büyük bir açığa neden oldu ve bazı eleştirmenler bunu sürdürülebilir bulmadı.
Trump’ın ilk 100 gününde dış politikada da önemli gelişmeler yaşandı. Özellikle Suriye, Kuzey Kore ve İran gibi ülkelerle olan ilişkiler, Trump yönetiminin hedefleri arasında yer aldı. Trump, göreve gelir gelmez Suriye’ye düzenlenen hava saldırılarıyla dikkatleri üstüne çekti. 2017 yılının Nisan ayında gerçekleştirilen bu saldırı, Suriye hükümetinin kimyasal silah kullanmasına karşı bir tepki olarak değerlendirildi. Bu eylem, Trump’ın uluslararası sahnede güçlü bir lider imajı çizme çabalarının bir parçasıydı.
Öte yandan, Kuzey Kore ile ilişkiler de Trump’ın ilk günlerinde yoğun bir şekilde gündemdeydi. Trump, Kuzey Kore’nin nükleer silah programına karşı sert söylemler kullandı ve Kim Jong-un’u hedef aldı. Bu süreçte sosyal medya üzerinden yürüttüğü diplomatik girişimler, olayların seyrini büyük ölçüde değiştirdi. İki liderin 2018’deki tarihi zirve öncesi yaşanan gerilim, ilk 100 günde belirgin bir şekilde görüldü. Trump, zaman zaman sert açıklamalar yaparak, Kuzey Kore’nin nükleer tehdidine yanıt vermeye hazır olduğunu belirtti.
Ayrıca, Trump yönetiminin Ortadoğu’da İsrail ile Filistin arasındaki barış süreci için attığı adımlar da dikkat çekiciydi. Trump, görev süresinin başında Jerusalem’i İsrail’in başkenti olarak tanıdıktan sonra bölgedeki dinamiklerin değişeceği öngörülüyordu. Bu karar, Filistinliler tarafından büyük bir öfke ile karşılandı ve bölgedeki gerilimi artırdı. Trump, bu tür kararlarla Ortadoğu'da farklı bir bakış açısı geliştirmeye çalıştı ancak bu süreç, birçok zorluğun da kapısını araladı.
Sonuç olarak, Trump’ın başkanlığının ilk 100 günü, hem iç hem de dış politikada büyük değişimlerin yaşandığı bir dönemdi. Ekonomik alanda sağlanan bazı kazanımlar, uzun vadede sürdürülebilir mi olacaktı tartışmalarıyla gündeme gelirken; dış politikadaki sert yaklaşımlar, Amerika’nın dünya üzerindeki konumunu sorgulamalarına neden oldu. Bunlar, Trump’ın liderliğindeki tartışmalı ilk günler dişinde sadece birkaç örnekken, sonrası için de büyük bir etki yarattı. Her ne kadar pek çok kesim, bu icraatları çeşitli açılardan eleştirse de, Trump yönetiminin ilk 100 günü, Amerika tarihindeki önemli bir dönüm noktası olarak kayıtlara geçti.