Türkiye'de kadınların seçme ve seçilme hakkı, Cumhuriyetin ilanı sonrasında gerçekleşen önemli sosyal ve hukuksal reformların bir parçasıdır. Bu hak, ülkemizdeki kadınların toplumdaki eşitlik mücadelesinin bir simgesi haline gelmiş ve birçok alanda olduğu gibi siyasette de kadınların varlığını güçlendirmiştir. Kadınların seçme ve seçilme hakkının kazanılması, sadece bir hak olarak değil, aynı zamanda toplumsal dönüşümün bir aracı olarak da görülmektedir. Bu yazımızda, Türkiye'de kadınlara seçme ve seçilme hakkının veriliş tarihini ve bu süreçte yaşanan önemli gelişmeleri ele alacağız.
Türkiye Cumhuriyeti, 29 Ekim 1923'te kurulduktan sonra, modernleşme çabaları kapsamında birçok alanda köklü değişiklikler yaptı. Kadınların toplumdaki yerini güçlendirmek için yapılan ilk önemli adımlardan biri, 1930 yılında yerel seçimlerde kadınlara seçme hakkı tanınmasıydı. Bu, Türkiye'de kadınların siyasi yaşama katılımlarının başladığı ilk adımdı. 1934 yılında ise bu hak daha da genişletilerek kadınlara sadece seçme hakkı değil, aynı zamanda seçilme hakkı da verildi. Böylece Türkiye, kadınlara bu hakları tanıyan ülkeler arasında yerini aldı. 1934’teki anayasa değişikliği, kadınların siyasi hayatta aktif rol almasının önünü açmış ve bu değişiklik ardından ilk kadın milletvekillerinin seçilmesine zemin hazırlamıştır.
1935 seçimlerinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde 18 kadın milletvekili yer alarak tarihimizde bir ilke imza atmıştır. Bu tarih, kadınların yalnızca seçme ve seçilme hakkına sahip olmakla kalmayıp, aynı zamanda bu hakları kullanarak karar mekanizmalarında nasıl aktif bir rol alabileceklerinin de göstergesi olmuştur. Kadın milletvekilleri, yasaların şekillendirilmesinde, toplumun ihtiyaçlarını dile getirmekte ve kadın-erkek eşitliği konusunda önemli mücadelelere imza atmışlardır.
Kadınlara tanınan bu haklar, toplumsal cinsiyet eşitliği alanında önemli bir adım olmasının yanı sıra, Türk kadınlarının toplumsal hayatın her alanında daha fazla yer almalarını da teşvik etmiştir. Bu durum, yıllar içerisinde Türkiye'deki kadın hareketlerine güç vermiş ve kadınların sadece seçme ve seçilme hakkının ötesinde, eğitim, iş hayatı ve sosyal yaşamda da daha fazla varlık gösterme arzusunu artırmıştır.
Günümüzde hala kadının siyasetteki temsil oranı tartışma konusudur. Kadınların siyasi hayatta daha aktif rol alması ve bu konudaki eşitsizliklerin giderilmesi amacıyla çeşitli çalışmalar yürütülmektedir. Türkiye’de 2023 itibarıyla seçim düzeninde, kadınların temsili yine gündemdeki öncelikli konulardan biridir. Kadınların siyasette daha fazla temsil edilmesi, yalnızca toplumsal cinsiyet eşitliği açısından değil, aynı zamanda toplumun daha geniş kesimlerinin sesinin duyulması bakımından da büyük bir önem taşımaktadır.
Özellikle son yıllarda kadın liderlerin, kadın hareketlerinin ve sivil toplum örgütlerinin artan etkisi, kadınların politika alanında daha etkin bir rol oynamasına katkıda bulunmuştur. Bu bağlamda, siyasi partilerin kadın politikaları geliştirmesi ve kadın adayların desteklenmesi, gelecekteki seçimlerde kadın temsilinin artırılmasında kritik bir rol oynamaktadır. Türkiye'de kadın seçmenlerin sayısının artması ve kadınların seçimlerde aktif rol oynaması, toplumsal değişimin bir parçası olarak değerlendirilmeli ve desteklenmelidir.
Sonuç olarak, Türkiye'de kadınlara seçme ve seçilme hakkı tanınması, sadece bir yasallık değil, aynı zamanda toplumsal bir dönüşümün başlangıcıdır. Kadınların bu hakları elde etmesi, Türkiye’de sosyal adaletin, eşitliğin ve demokratikleşme sürecinin güçlü bir ifadesidir. Kadınların siyasi yaşamda daha aktif bir rol alması, toplumsal sorunlara dair çözüm yollarının belirlenmesinde ve temsil yönünde sağlıklı bir toplumun inşa edilmesinde kritik bir öneme sahiptir.